GİDENLER ÜZERİNE...

6 Ağustos 2015 Perşembe

Gittiler.
Gitmesi gerekenler, elbet bir gün gideceklerdi. Ve gittiler.
Sahi, gitmeli miydiler? Bu bir zorunluluk muydu yoksa tercih miydi? Bu bir oyun muydu yoksa paradoks muydu?
Ya gitmeselerdi?
Ne yapardık o vakit bizler? Ne söylerdik? Daha mı sıkı sarılırdık? Daha mı dik dururduk kapının eşiğinde?
Gidenler şayet gitmeselerdi, bizler bugün bu mevkide olabilir miydik?

Bir otelin lobisini anımsatıyor tüm tanıştığım insanlar. Hepsi sanki kollarındaki saate bakıyor.
Kimisi yemeğe, kimisi güzel bir uyku çekmeye odasına, kimisi de bir kulübe gidiyor.
Hepsi birer "gidici" niteliğiyle beliriyor lobide.
Hepsi birer gidiciydi. Gittiler. Gitmeliydiler.
Ben ise, lobinin koltukları gibi hissediyorum kendimi. Her şeye şahitlik eden o koltuklar gibi.
Gelip oturuyorlar, bekleyeceklerini bekliyorlar, bazen konuşuyorlar, bazense ayakta uyukluyorlar.
Amma ve lakin gidiyorlar en nihayetinde. Gittiler de. Ve sanırım gitmeliydiler de.
El sallamak, uğurlamak nasıl bir duygu bilir misiniz? Bir de sevilen bir lobi bekleyicisi ise...
Ve bir de değer vermişseniz, merhamet etmişseniz, ihtiyacınız varsa...

Gittiler. Gidiyorum demeden, gitmeleri gerektiğini haber vermeden.
'Kalan' siz, 'bölünen' siz. Bölüm işlemi de onlara ait elbette, onlara layık, onlara yakışır.
Gittiler. Gitmeleri gerekiyordu.
Böldüler.
Bölmeleri gerekiyor muydu? Bölmeden gidemiyorlar mıydı?
Parçalamadan, bölmeden, kırıp dökmeden gidemezler miydiler?
En azından bir sağlama yapsalardı diyorum. 'Kalan' olabiliyor muyuz, bunun sağlamasını yapsalardı. Yapsalardı ki doaçlama oyuncusu misali kalmasaydık lobide.

Lobide...
Yalnız ve bölünmüşçesine.
Lobide...
Kalmışçasına, gidememişçesine, gitmemişçesine.
Lobide...
Yapayalnızca ve ağlayamamışçasına.



Beyza S.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder